SİZ YARATICI MISINIZ?

Bazı insanlar yaratıcılığın meziyet olduğunu bilir ve kendilerinde de olmasını arzu eder. Ama çoğu da bunun farkında bile değildir.. Peki “Yaratıcılık nedir ve nasıl teşvik edilir?” diye sorsak ne cevap verirdiniz?

Eğer bağlantısız gibi görünen şeyleri birbirine bağlamakta mahir iseniz, sizde kesin yaratıcı özelliği vardır! Çünkü, hayal kurabiliyorsunuz demektir. Einstein, “Hayal gücü, bilgiden daha önemlidir” derken, yaratıcı faaliyetteki en önemli özelliğin hayal edebilmek olduğunu vurgulamıştır.
Yani aslında yaratıcılık, yoktan var etme anlamında değil de, var olan kavramlar arasında ilişki kurup, onlardan yeni kavram ve düşünceler üretmektir. Tabii ki, bilgi gereklidir ama özgünlük ve yaratıcılık için hayal gücü ‘olmazsa olmaz’ bir itici güçtür.
Peki, günümüzde yaratıcılığa her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulmasına rağmen, bu ‘bedava’ insan kaynağından neden yeterince yararlanılamamaktadır?

Özgün ve yaratıcı olan insanlar alışılmışa, kalıplara, kurallara yani statükoya kafa tutan, meydan okuyan ve onları sorgulayabilenlerden çıktığı ve bu davranışlar toplumda yadırgandığı için, insanlar ve kurumlar yaratıcılık konusunda ürkekler tutum sergilerler.
Oysa ancak farklı düşünceleri kucaklayan ve o süreçte karşılaşılabilecek başarısızlıkları ve riskleri göze alabilen bir kültür yaratıcılığı geliştirebilir.

Yaratıcılığın başlangıcı soru sormaktır. Bu sorular:
“Bunu niye yapıyoruz?”
“Bunu böyle yapmazsak olmaz mı?”
“Bu başka türlü nasıl yapılabilir?”
“Bu konuda başka seçenek var mı?”
“Bu düşünce çok ilginç ve belki de çılgın ama düşünülebilir mi”
“Bu konuda yoğunlaşabilir miyiz?”
“Bu konuda ne yapmaya çalışıyoruz?” şeklindedir. Ve bu gibi sorular sadece sorunlar için değil, sorun olmayanlar için de sorulabilir. Hatta ilk sorulara bulunacak cevaplar, daha üst seviyedeki farklı soruların sorulmasına neden olur.
Fakat –bizim toplumumuzda yaygın olduğu gibi- çocuklarımızın soru sormasına izin vermezsek, onların yaratıcı zekaya sahip olmaları zordur.
Oysa herkesin yaratıcı bir yönü vardır ve bu yön ancak, desteklenirse ortaya çıkar.

Günümüzde en çok aranan yetenek nedir diye soralım?
Cevap: Yaratma yeteneği!!
Çünkü insanların ‘sınırsız ve yeni’ ihtiyaçları vardır; kaynakları ise ‘sınırlı ve eski’dir. Bu paradoksu kırabilecek yegane şey de yenilikçi fikirlerdir; ve bu fikirler ancak yaratıcı ve yenilikçiler eliyle uygulanabilir. Dolayısıyla yaratıcılık olmadan yenilikçilik, yaratıcılık ve yenilikçilik olmadan da girişimcilik olmaz. Yani girişimciliğin tetikleyicisi yaratıcılıktır ve yeni fikrin olmadığı bir ortamda, girişimciliğin de olması beklenemez.

Yeni nesil girişimcilikte insanlığın sorun ve ihtiyaçları yeniden tanımlanmakta ve ona göre fikir üretilmektedir. Gelecek, yaratıcılığını açığa çıkarıp harekete geçirebilenlerin olacak ve aslında en iyi fikir, en çok fikirden çıkacaktır.
Tüm işletmeler, önce en çok fikre ulaşacak ve sonra da içlerinden en iyisini seçeceklerdir. Bu arada daha çok deney ve daha çok hata yapılacak, bunun finansmanı da önceden göze alınacak ve yaratıcılığın sadece AR-GE’yle sınırlı bir eylem olmayıp işletmenin tümünü kapsadığını ve işletmede çalışan herkesin işi olduğunu kabul eden kurumlar, en hızlı ilerleyenler olacaktır.

Yaratıcılık Nasıl Desteklenir?
İster bireysel isterse takım halinde olsun, insanlara özel olduklarını hissettirmek, moral vermek, zaman zaman kaytarmalarına izin vermek, oyunu teşvik etmek, kuralları gevşetmek, plansız molalar vermek, alan gezileri yapmak, sergi ziyaretlerine katılmak, iç görüleri paylaşmak için yemekli toplantılar yapmak, hediye ve ödül vermek ve özgüven aşılamak yaratıcılıkta motivasyonu arttırır.

Yaratıcılığın üç bileşeni uzmanlık, yaratıcı düşünce ve motivasyondur. Uzmanlık ve yaratıcı düşünce için -motivasyona göre- daha fazla zaman ve para ayırmak gereklidir.
Kısacası motivasyonun maliyeti hem daha azdır hem de sonuçlara kısa yoldan ulaşılır.

Bunun yanısıra aşağıdaki tutum, davranış ve ortamlar hem bireysel hem de kurumsal yaratıcılığı yakından etkiler:

TEŞVİK
Bazı yöneticiler başarıyı hiç takdir etmezler. Bu durum, yaratıcılığı engeller; çünkü içsel motivasyon artmaz.
Yaratıcılığını ortaya koyan insanlar yaptıklarından heyecan duyar; o nedenle de, yaptıklarının diğer insanlar tarafından önemli olduğunun anlaşılmasını isterler.
İşte başarılı yöneticiler, yaratıcı kişi ya da takımları takdir ederek zaman zaman ödül verir, onları başından beri izlediklerini, ortaya çıkan şeylerin önemli olduğunu belirtir ve ‘Yaratıcı düşünceleri nasıl uygulayabiliriz?’ ‘Nasıl geliştirebiliriz?’ sorularını kendilerine sorarlar.

Engelleyici yöneticilerse, bu tür yaratıcılıkları şüpheyle karşılamak bir yana, bunları tanımadıklarını söyleyebildikleri gibi, ‘Bu düşünceleri nasıl yok edebiliriz?’ kaygısını da taşırlar.
Bunun için, yaratıcılıkları sonuç vermeyen insanlar işten atılabilir ya da bir kenara itilebilirler. Bu durumu gören diğer çalışanlar da, yaratıcılıklarını harekete geçirmekteki cesaretlerini yitirirler. ‘Hata kültürü’ gelişmediği için de her yaratıcı düşüncenin mutlaka başarılı olması beklenir ki bu da büyük bir hatadır.

ÖZGÜRLÜK
İnsanlara, tırmanacakları dağı gösterip, gösterilen dağa nasıl tırmanacakları konusunda ise onları özgür bırakırsak, işte o zaman yaratıcı olunur.
Çerçevesi çizilmiş, tanımlanabilen, ulaşılabilir ve yapılabilir özel stratejik amaçları belirlemek, yaratıcılığı arttırmaktadır.
Böyle ailelerde büyüyen veya böyle kurumlarda çalışanlar, yaratıcılıklarını daha iyi ortaya koyarlar. Ancak sık sık amacın değişmemesi gerekir. Amacın sık sık değişmesi, yaratıcılığı kısaltmakta ve daraltmaktadır.
İnsanlara işlerine nasıl yaklaşacakları ve ne şekilde yapacakları konusunda sağlanan özgürlük, onların içsel ve işlerini sahiplenme güdülerini arttırarak yaratıcılıklarını harekete geçirmektedir.

MEYDAN OKUMA
İçsel motivasyona sahip kişiler seçenek ararlar. Bu kişilerin buldukları seçenekler; tabu sayılabilecek dokunulmazlar bile olsa, onları sorgulayabilecek, değiştirebilecek, yerine yenilerini sunabilecek biçimde meydan okuma özellikleri vardır.
Bu tutum ve davranışlar; yaratıcı ve yeniliğin kabul edildiği kurumlarda normal karşılanır. Ama kurumlardaki statüko çoğu zaman yaratıcılığı ve yeniliği engeller.
Meydan okuma tutum ve davranışı aynı zamanda içsel motivasyonu da artırır. Bu tutumun, sorgulama, sorunlara kafa tutma ve içsel motivasyon gibi özelliklerinden dolayı yaratıcılığa ve yenilikçiliğe önemli katkısı vardır.

ODAKLANMA
Yaratıcılık için motivasyon gerekir ama, hangi alanda, ne tür işlerde yoğunlaşacağı da bilinmelidir.
Sorun listesi yapmak, yaratıcılığın hedef alanını belirleyeceği gibi; aynı listede, sorun olmayan ancak iyileştirme adına yapılmak istenen değişiklikler de, yani hem sorun hem de sorun olmayan şeyler de yer alabilir.
Odaklanılacak konunun iyi tanımlanması, sınırlarının belli olması, yaratıcı güce elle tutulabilir hedefler gösterdiği için başarıyı arttıracaktır. Aksi takdirde bulanık hedefler, tanımlanmamış sorunlar ve alanlar, gücün bir noktada yoğunlaşmasını engeller ve yaratıcı gücün verimsiz kullanılmasına yol açar.
Mike Vance’ın dediği gibi, “Yeni, aynı zamanda eskinin gözden geçirilmesidir.”
Hiçbir sorun yaşamayan, her şeyin yolunda gittiğini zanneden bir yerde bile, sorun olmadığı için incelenmemiş alanlar, yaratıcılığın odak noktaları olabilmektedir.
Yaratıcılık ve yenilikçilik zekâ, yetenek ve bilgi içerir. Ancak adanmışlık, odaklanma, gayret ve sabır yoksa, diğerleri bir anlam ifade etmez.

ÖRGÜTSEL DESTEK
Bundan anlaşılması gereken şey, kurumun tüm varlığı ile yaptığı destekten sonra, yaratıcılığın daha çok artmasıdır. Ama sadece kurumun herhangi bir biriminin, yaratıcılığa destek vermesi yetmez; tüm örgütün destek vermesi gerekir.
Tabii ki, bu iklimin yaratılmasında, liderin çok önemli rolü bulunur.
Böyle bir lider, her türlü yaratıcı düşünceyi değerli bulup, ödüllendir. Yaratıcı çabaları görmezlikten gelen bir liderden, etrafındaki yaratıcı zekalara sadece negatif düşünceler yayılır; böylece insanlar yaratıcılık için heyecan ve enerjilerini kaybedip, küserler.
Bu arada, lider, yaratıcılığı desteklemek adına her şeyden önce, elindeki bilgiyi paylaşarak, işbirliğine gitmelidir. Yani aslında “Lider olunmaz, lider doğulur!” sözü burada çok önem taşır. Bu durum çalışanların içsel motivasyonunu arttırmaktadır.
Öte yandan örgütteki didişmeler, gruplaşmalar, kavgalar ve dedikodular da çalışanları işten soğutmakta ve yaratıcılıklarını engellemektedir. Çünkü ortak hedef ve heyecan paylaşımı zayıflamaktadır.

SICAK TAKIMLAR
Kurumlarda, yaratıcı düşüncelerin doğması için buna uygun takımların tasarlanması gerekir. Oluşturulan takımların içinde homojen (aynı görüşte) ve uzlaşmacı insanlar varsa, yaratıcılık öldürülmüş olur.
Belki, sözkonusu özelliklere sahip bir takım daha az bölünür, moraller daha yüksektir; ama yaratıcı düşünce üretimi yok denecek kadar azdır.
Oysa ‘sıcak’ takımlarda bulunanların perspektifleri, bilgi birikimleri, uzmanlıkları ve olaylara ve sorunlara karşı tutum ve davranışları birbirinden çok farklı; ama bu durum, çok enteresan bir şekilde ‘yaratıcı iklim’ oluşturur.
Örneğin 8 kişilik bir ‘sıcak’ grupta şu farklı özelliklerin bir araya gelmesi tavsiye olunur:
İleri görüşlü, sorun çözücü, put kırıcı, nabız yoklayıcı, zanaatkar, teknolog, girişimci, çapraz geçişci.

KAYNAKLAR
Yöneticiler, finansman, zaman ve mekân gibi alanlardaki kararları doğru vermelidirler; çünkü bu da kurumsal yaratıcılığı etkiler.
Bazen yaratıcılık için zaman çok azdır. Örneğin, SARS aşısını bulmak için, bilim adamları hızlı çalışılması gerektiğini kendiliğinden hissederler. Bu sıkışıklık, içsel motivasyonu ve meydan okumayı da arttırır.
Ama yaratıcılık için zaman gerekir. Bu zaman yeterli değilse, zamanı az veren yöneticiler yaratıcılığın önünde engel haline geleceklerdir.

Yaratıcılık için yeterli kaynak da gerekmektedir. Yaratıcılık için yetersiz kaynak ayırmak, yaratıcılığı arttırmak bir yana, var olabilecek yaratıcılığı da engeller; çünkü yeterli finansman kaynağı olmayan kurumlar, yaratıcılıklarını yeni iş fikirlerini bulmak yerine yeni finansman kaynağı bulmaya yönelteceklerdir.
Ama bilinmesi gereken diğer husus da, yaratıcılığa aşırı kaynak ayırmanın yaratıcılığı arttırmayacağıdır!

Yaratıcılık için diğer bir kaynak da mekânlardır. Rahat mekânlar yaratıcılık için bir ihtiyaçtır. Çok rahat mekânlar yaratıcılığı engellemez, destekler. Bu nedenle yaratıcı ve yenilikçi kurumlar için, mekân önemli sayılan bir kültürdür.
Günümüzde çalışma ofislerini, hiyerarşiye göre düzenleyen şirketler “Kaba Şirketler” olarak adlandırılmaktadır.
Bilindiği gibi hiyerarşi rahat mekânların düşmanı olarak algılanmaktadır!
Bunun için açık ofis sistemleri kabul görmeye başlamıştır.

Eskiden işletmelerde gözetim ve denetim de en çok yapılan iş idi. Günümüzde yaratıcılık ve yenilik önemli hâle gelince düşünce üretmek, takım çalışması yapmak gibi işlevler yoğun ilgi görmeye başlamıştır. Dolayısıyla örgütler ‘Nasıl mekânlar kuralım ki, çalışanlarımızın yaratıcı ve yenilikçi özellikleri ortaya çıksın ve gelişsin?’ diye düşünmeye başlamışlardır. Bazı araştırmacılar, bunun için mekânları örgütün vücut dili olarak görmektedirler.
Sonuç olarak; yaratıcılık ve yenilikçiliğin mekânla ilişkisiz olduğunu söylemek de pek doğru olmayacaktır.

Tüm bunları değerlendirerek, yaratıcı mı yoksa yaratıcılığa engel bir kişiliğiniz mi olduğunu sorgulayabilirsiniz…24.10.2019

Av. Sosyolog Mukaddes Günsu AKÇAGÖZ