VİCDANSIZ HUKUK

Yıl 2016.

Ofisin kapısını genç bir kız çaldı. Yanında annesi vardı.

Kızın suratından düşen bin parçaydı; annesi ise son derece öfkeli.

Meselenin, ‘özel hayat’la ilgili olduğunu anlayınca, anneyi odadan çıkarttık mecburen..

Ve kız, şunları anlattı:

“Ben üniversite öğrencisiyim. 2 sene önce, internetten tanıştığım biriyle arkadaş oldum. Başta her şey güzeldi. Evleneceğimize o kadar inanmıştım ki, onunla birlikte olmakta sakınca görmedim.
Bir süre sonra ilişkimiz çok ilerledi. Artık, annemlere, “Okula gidiyorum” diyerek onun evine gidiyordum. Okulum da şehir dışında olduğu için, ailem hiçbir şey farketmiyordu.
Aradan böyle 1 yıl geçti. Bir gün telefonunu karıştırdığımda, karısıyla mesajlaşmalarını gördüm. Çıldırmıştım sanki!
Eve geldiğinde, herşeyi bildiğimi söyleyince, bana bu kez doğrusunu anlattı. Meğer yıllardır bir başkasıyla evliymiş. Hatta 2 kez evlenmiş. Her 2 eşinden de birer çocuğu varmış…
Bunu kabul etmem mümkün değildi. Sevdiğim halde, ondan ayrılmak istediğimi söyledim.
İşte tüm olaylar, bundan sonra başladı..

Sevgilim önce tehditler savurdu bana.
Benden ayrılmak istemiyordu. Ben de “Bu şekilde olmaz! Evlisin” desem de, ne karısından vazgeçmek istiyordu ne de benden.
Artık ondan soğumak bir yana, korkar da olmuştum. Çünkü beni, herşeyi babama anlatmakla tehdit ediyordu. Oysa ailemin, “Üniversiteye gidiyorum” diyerek onun evinin bulunduğu ile gittiğimden ve sınıfta kaldığımdan bile haberi yoktu. Değil ki, evli bir adamla birlikte yaşamam, onları hepten perişan ederdi.
O gün bana mesaj attı. Mesajda, “Eğer yarın sabah evime gelmezsen, babana her şeyi anlatırım!” yazıyordu.

Babama ilişkimizi anlatır diye, korkumdan, onun evine son kez gittim..
Gittiğimde neler mi oldu?”

Söyleyeyim, eski sevgilisinin, kıza neler yaptığını:
Bu kız, ‘Münevver Karabulut’ gibi, cinayete kurban gitmedi şükür.
Ama fiziksel ve psikolojik şiddete uğradı.
Ağzına silah dayandı.
Dayak yedi. Gözü morartıldı.
Çıplak fotoğrafları çekildi.
Bu fotoğraflar, adamın kıskandığı bir başka erkeğin cep telefonuna atıldı.
Ve TECAVÜZE UĞRADI.

Kız, iki saat süren bu travmatik olaydan sonra -fırsat bulduğu ilk anda- o evden kaçtı. Ne yapacağını bilemiyordu. Fakat, “En iyisi ailemi aramak” diyerek ailesine haber verdi.

Sonra da, bu yaptıkları adamın yanına kar kalmasın diye –birçok kadının tersine-adaletin kollarına sığınmak için bize geldi.

Kız, hikayesini şöyle bitirdi:
“Birilerine önce güvenir, sonra da severiz. Sevgimizin bitebileceği, başta aklımıza hiç gelmez. Ama bir gün, o en sevdiğimiz kişi, meğer bir anda düşmanımız oluveriyormuş…
Tabii, ben bunları, o zaman bilmiyordum.”

İlk iş, Savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Dosyada, olayın davaya dönüşmesi için o kadar çok delil vardı ki, adaletin en doğru ve çabuk kararı vereceğini sandık.
Adamın, cep telefonu ile çektiği fotoğraflarda, kız çıplak ve ağzında adamın zorla soktuğu belli olan cinsel organı ile net görünüyordu.
Tüm bunlarda, kızın mağduriyeti ve adamın uyguladığı şiddet ve zorbalık o kadar açıktı ki!

Tabii, görmek isteyen vicdanlı bir göze

Henüz 25 yaşındaki kızı, adalet kalkanıyla korumak için herşeyi yaptık. Ama adalet hem bize hem de kıza bize öyle bir tokat attı ki, şaşırdık kaldık. Dosyanın savcısı, şikayet tarihimizden tam 11 ay sonra,
“Yürütülen FETÖ soruşturmalarının yoğunluğu, personel azlığı ve 7 farklı ile bakılması hususları gözönünde bulundurularak, …. KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR”
karar verdi!
Hemen karara, Sulh Ceza Hakimliği’nde itiraz ettik.
Ama, itirazımız kısmi kabul gördü ve adam, sanki sadece kızın dudağına vurmuş gibi, sadece Basit Yaralamadan dava açıldı.

Oysa, olayda cinsel saldırı vardı; özel hayatın gizliliğini ifşa vardı; şantaj vardı; tehdit vardı; hakaret vardı; zorla alıkoyma vardı. Ama tüm bunlar görmezden gelindi kendilerine “Hukukçuyum” diyenler tarafından.
Ve, tüm diğer hukuksal girişimlerimize rağmen, dosya bu ağır suçlar açısından, bir daha açılmamak üzere kapatıldı!

Basit yaralama davasına bakan hakim bile şaşa kaldı; bu kadar delille, nasıl olur da, sadece basit yaralamadan dava açılmış olduğunadığına! Ve o dürüst hakimin tek yapabildiği, sanığa BASİT YARALAMANIN en üstünden ceza vermek ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmaması olabildi… Şu an adam hapiste ama kısa bir süre sonra çıkacak. Oysa cinsel saldırıdan dava açılmış olsa idi, 16 yılla yargılanacak ve kesin o kadar da hüküm giyecekti.

Biz yine de bırakmadık işin peşini. KANUN YARARINA BOZMA yoluna gittik. Sayfalarca dilekçe yazdık; sayfalarca delil sunduk.

Ve aylar sonra –üstünde “gerekçeli” yazsa da, bizce “gerekçesiz” olan- bir karar aldık. Şöyle diyordu kararda:
“Kanun Yararına Bozma’ yoluna başvurmuş olsanız da, KANUN YARARINA BOZMA YOLUNA GİDİLEMEMİŞTİR.”
Bu kadar basitti işte karar.
Oysa, kararı yazan belli ki, bir mahkeme kararının, bir insanın hayatını, kaderini, geleceğini ve umutlarını barındırdığını unutmuş idi…

Tabii biz de isterdik ki, bu makalenin insanlara umut verici bir başlığı olsun. Ama, bu durumda “VİCDANSIZ HUKUK” başlığını atmaktan başka çaremiz kalmadı.

Ama yine de bu makaleyi okuyan Sen, katiyen sevmekten vazgeçme!
Fakat severken de, aklınla sevmeyi de ihmal etme 🙂

Av. Mukaddes Günsu AKÇAGÖZ
Stj. Av. Buse YILDIZ